Mira'nın en sevdiği ayıcığı, parktaki piknikten sonra ortadan kaybolmuştu. Gün batarken çimenler arasında parlayan küçük bir düğme buldu; düğme ayıcığın gömleğine aitti.
Mira ipuçlarını takip etti; bankta uyuyakalan bir serçenin üstünde iplik parçası gördü. Serçe, ayıcığın rüzgârla uçan bir uçurtmaya takıldığını söyledi.
Uçurtma akşam rüzgârıyla uzun kavakların arasına sürüklenmişti. Mira, komşusu Ali ile birlikte merdiveni getirip dalları dikkatle aradı; bulduğu şey ayıcığın minik bir düğmesiydi.
İzler onları sahil yoluna çıkardı. Deniz kenarında çalışan fenerci, ‘Bir çocuk oyuncak ayıyı el sallayarak bana gösterdi, sonra iskeleye doğru koştu,’ dedi.
İskeleden küçük bir vapur kalkıyordu. Görevli, ayıyı bir koltuğa oturtup ‘Yarın sabah ilk seferde geri getireceğim,’ demişti. Mira geceyi fenerin ışığını izleyerek geçirdi.
Sabah vapur döndü. Ayıcık pencereden gülümser gibiydi; kolunda yeni bir düğme, boynunda vapur bileti vardı. Mira ayıcığına sarıldı; maceranın anısı, bilete yazılan küçük tarih oldu.
Mira'nın en sevdiği ayıcığı, parktaki piknikten sonra ortadan kaybolmuştu. Gün batarken çimenler arasında parlayan küçük bir düğme buldu; düğme ayıcığın gömleğine aitti.